Prof. Nancy K. Bristow, The Guardian’a çarpıcı bir karşılaştırma yazısı yazdı.
ABD’de Washington, Tacoma’daki Puget Sound Üniversitesi’nde tarih profesörü olan Nancy K Bristow, The Guardian’a çarpıcı bir karşılaştırma yazısı yazdı. 1918 pandemisi ile bugünkü salgının Amerika’daki istatistiklerini karşılaştıran Bristow, sosyal mesafe uygulamalarının pandeminin durdurulması noktasında işe yarayıp yaramadığının cevabına ulaşmaya çalıştı. Bu yazıyı sizler için derledik.
“Dünya Amerika’daki “evinde kal” çağrılarının bitirilmesini talep eden silahlı protestocuları, Brezilya’da başbakanın da katıldığı anti-karantina protestoları nedeniyle alışveriş merkezlerinin yeniden açılış hikayelerini okurken ve kısıtlamaların mümkün olan en kısa sürede “hafifletilmesin” hakkında haberler duyarken bu esnada tarihte yaşanmış pandemiklere daha detaylı bakmamız gerekiyor. Son günlerde, 1918 influenza pandemisinden elde edilen bilimsel grafiklerin ve bu grafiklerin çarpıcı görüntüleri sosyal medyada çok fazla görülüyor. Bu elle çizilmiş diyagramlar gözümüze antik gelse de, dünyadaki birçok insanın şuan katlandığı halk sağlığı kısıtlamalarından çok hızlı bir şekilde uzaklaşmak isteyenlere ders verir nitelikte.

1918’de grip dünyayı bir dizi dalga ile süpürdü. 1918 ilkbaharında Amerika’nın orta batısında ortaya çıkan bu yeni virüs, savaş esnasında bir ulus tarafından fark edilmeden ABD’nin tamamına yayıldı. Ancak kısa bir süre sonra, ilk askerleri, sonra tüm kıtayı ve ötesini enfekte ederek Amerikan askerleri aracılığı ile Avrupa’ya taşındı fakat salgın henüz yeni başlıyordu. Ağustos ayının sonlarında, ABD, Fransa ve Sierra Leona kıyılarını neredeyse aynı anda etkileyen daha ölümcül bir ikinci dalga ortaya çıktı ve oradan tüm dünyayı enfekte etmek için yola çıktı.Bunu, birçok toplulukta, kısa süre sonra üçüncü bir dalga izledi. Virüs nihayet 1920’de yavaşladığında, tahminen dünya çapında 500 milyon insan hastalığa yakalandı ve 50-100 milyon insan hayatını kaybetti. Bunlardan 675.000 ölüm ABD’de gerçekleşti.
1918’de bu bela ile karşılaştıklarında, bilim insanlarının, pandemiye neden olan bu virüsü araştıracak ve görmelerine izin verecek teknolojiden yoksundu. 19. Yüzyılın bakteriyolojik devrimi, Amerikan tıp ve halk sağlığı otoritelerine virüsün bulaşıcı olmasına rağmen güven verdi. Ulusal olarak, Birleşik Devletler Halk Sağlığı Servisi (USPHS) virüs hakkında eğitimi desteklerken eğer gerekirse Amerikalıların davranışları üzerinde bir dizi kontrolü teşvik etti. Pandeminin nasıl yönetileceği kararı devlete, ilçeye ve yerel liderliğe bağlandı. Karar almanın ve seçim yapmanın kritik olduğu kanıtlandı.

Halk sağlığı liderlerinin elinde bir dizi araç vardı. Popülasyonu temel hijyenik uygulamalar hakkında eğiterek başladılar, bu eğitimlerin başında el yıkama ve öksürük ve hapşırma esnasında ağız kapama gibi temel hijyen kuralları geliyordu. USPHS, hastalık hakkında bilgi sağlayan ve hastalığın önlenmesi ve tedavisi için önlemler içeren milyonlarca broşür hazırladı. Amerikan Kızılhaçı kendi genelgesini sekiz farklı dilde yayınladı.Kamuya açık yerlerde tükürmeye karşı yasalar çıkarıldı, okullar ve tren istasyonları gibi kamuya açık yerlerde ortak olarak kullanılan bardaklar yasaklandı.
Bunlar kolay adımlardı. Kısa süre sonra tramvaylarda daha iyi havalandırma sistemleri sağlandı ve bazı şehirlerde kalabalıklaşmayı önlemek amacıyla çalışma saatleri ve mağazaların açık kalma süreleri düşürüldü. Grip yayılmaya devam ederken bu önlemleri daha kapsamlı kontroller izledi. Halka açık toplantıların yasaklanması, gerekli iş yerleri dışındakilerin kapatılması, hatta düğün ve cenaze yasakları bile sık sık takip edildi. Bazı şehirlerde maske kullanımı denenirken bazıları ise karantina uygulamasını tercih etti. Yeni ve denenmemiş aşılar kullanan şehirler bile vardı.
Ancak bugün bizim için en yararlı olan Philadelphia ve Seattle’ın karşılaştırmalı deneyimidir. Philadelphia, salgını geldiğine dair bazı uyarılara rağmen, hazırlanmak için çok az şey yaptı. Boston Eylül ayı sonuna kadar kuşatma altında olmasına rağmen, Philadelphia her zamanki gibi işleri yürütmeye devam etti. 28 Eylül’de Amerika’nın savaş çabalarını desteklemek amacıyla oluşturulan 4. Özgürlük Kredisi için büyük bir başlangıç olan geçit törenine ev sahipliği yaptı. Üç gün sonra şehirde 635 yeni grip vakası bildirildi ve durum kısa sürede kötüleşti. Şehir kendini korumak için hareket etse de, Philadelphia salgın tarafından boğulmuştu. Savaş çabası ile tehlikeye atılan mevcut sağlık kaynakları hızla tükendi. Ölülerle taşan morgların, tabut kıtlığının ve toplu mezarlara başvuruların tüm sebebi salgın hakkında geç hareket edilmesiydi. Philadelphia, ülkenin en yüksek ölüm oranlarından birine maruz kaldı.
Seattle bize çok farklı bir hikaye sunuyor. 20 Eylül’de kentin sağlık yetkilisi Dr. JS. McBride, influenzanın şehre ulaşmasının olasılık dahilinde olduğunu kabul etti ve vatandaşı, eğer olursa, izolasyon durumunun gerekli olacağı konusunda uyardı. Yakında bulunan Camp Lewis’teki askerlere grip aşısı yapıldı ve kamp karantinaya alındı. 4 Ekim’de, Washington Üniversitesi’ndeki çok sayıda öğrencinin hastalığa yakalandığı ortaya çıktı. İki gün içinde okullar kapatıldı, klise hizmetleri yasaklandı ve birçok halk eğlencesi engellendi. Faaliyet gösteren işletmelerde kalabalıklaşma yasaklandı.
Gün geçtükçe önlemler arttırıldı. Yerel bir hotel acil hastane olarak kullanılmak üzere hazırlandı. Sokağa tükürenler hapisle cezalandırılacaktı. Halka maske dağıtıldı, çalışma saatleri kısaldı ve açık iş yerleri için daha fazla kısıtlama getirildi. Başlangıçta pandeminin bir haftadan kısa sürede geçeceği umulsa da Dr. McBride vaka sayıları azalmasına rağmen kısıtlamaları korudu. Sonunda, 11 Kasım’da hem şehir hem de eyalet, karantinaya ve maskelemeye son verdiklerini açıkladı. Olağan bir şekilde, şehir hastalıkla yine karşı karşıya kaldı. Bu kez sadece hastalar karantinaya alındı. Bu önlemlerin sonucu olarak Seattle, West Coast ve Philadelphia’ya oranla çok daha az ölüm oranına sahip oldu.
1918 salgını sırasında Amerika’da uygulanan kısıtlamalara karşı kesinlikle büyük bir muhalefet vardı. Kilise liderleri rutin bir şekilde, salgının ortasında, cemaatlerinin ihtiyaçlarının en iyi dini toplantılara erişilmesiyle karşılanacağını savunarak kısıtlamaları protesto ettiler. İşletme sahipleri açık kalmak için çok uğraştılar. Tiyatro sahipleri yasal zorluklar yaşarken, okul kapanmalarına karşı muhalefet seslendirildi. San Francisco’da, “Maske Karşıtı Lig” düzenlendi.
Ancak bu muhalefete direnen yetkililer hastalık karşısında başarılar elde ettiler. Michigan Üniversitesi Tıp Tarihi Merkezi ve Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nde yapılan araştırmalar, 1918 yılında sosyal mesafe gibi ilaç dışı müdahalelerin “erken, sürekli ve katmanlı” uygulanmasının hastalığın bulaşıcılığı konusunda çok etkili olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Yapılan uygulamalar ve kısıtlamalar dahilinde, pandeminin hızının yavaşladığı ve ölüm oranlarının düştüğü gözlendi. Seattle ve Philadelphia örnekleri, izolasyonun, halkın maskelenmesinin ve enfekte olanların karantinaya alınmasının ne kadar önemli olduğunu içeren sade bir ders sunuyor.”
Yazının tamamını ve orijinalini okumak için tıklayınız.