Dizinin senaryosu, The Hustler ve David Bowie’nin başrol oynadığı Dünyaya Düşen Adam (The Man Who Fell To Earth) gibi filmlere kaynak olmuş kitapları da kaleme almış Walter Tevis’in aynı başlıklı romanına dayanıyor.
The Queen’s Gambit, ilham verici bir başarı hikayesi olarak karşımıza çıksa da, Amerikalı romancı Walter Tevis tarafından yazılan aynı adlı 1983 tarihli kurgusal bir gençlik romanının uyarlaması. Kendisi de bir satranç oyuncusu olan yazar Tevis’in, profesyonel satrancın karmaşıklıklarını ve kurallarını doğru bir şekilde tasvir ettiğinden emin olmak için gerçek hayattaki satranç ustalarına danışarak yazdığı biliniyor. Yani, dizinin ana karakteri Elizabeth Harmon, 50’ler ve 60’lardan kalan gerçek bir öksüz satranç dahisine dayanmıyor.
“Gerçek bir hikayeye dayanmıyor olsa da gerçek satranç ustalarından esinleniyor”
Netflix’in satranç ustalarını konu alan dram dizisi The Queen’s Gambit tam olarak gerçek bir hikayeye dayanmıyor olsa da gerçek satranç ustalarından esinleniyor.
Dizinin Logan’ın senaryosunun yazarlarından da olan yaratıcısı Scott Frank, The Queen’s Gambit’i, karakteri profesyonel satrancın ataerkil dünyasında yol alırken satranç dehası Beth Harmon’ın (Anya Taylor-Joy) güncesi olarak kuruyor.
Bu hikaye için Chess.com yazar, yönetmen ve baş yapımcı Frank Scott ile görüştü— Scott konuşmaya kendisinin de bir Chess.com üyesi olduğu söyleyerek başladı! (Her gün bir görüntü yönetmeni arkadaşı ile satranç oynuyor.)
Bariz soruyla konuya giriş yapalım: Walter Tevis’in romanını ne kadar takip ettiniz ve yapmış olduğunuz farklı seçimlerin bazılarını açıklayabilir misiniz?
Kitabı oldukça yakından takip ettim ancak karakterleri biraz daha derinleştirmek istediğim için biraz değişiklik yaptım. O kitabı 1983’te yazdı ve o zamandan bu yana çok şey değişti. Sadece diğer sorunları ele almak ve deha fikrini keşfetmek için biraz daha derine inmek istedim.”
Allan Scott’un orjinal planı bir filmdi. Bunun, maçı kimin kazanacağı hakkında bir spor filmine dönüşeceğini söylemiştiniz. Bu fikri sevmediniz mi?
Sevmediğimden değildi. O spor hikayesi yapısına daha derin bir hikaye bağlayabileceğimizi ve bundan daha ayrı birşey yapabileceğimizi yani sadece onun kazanıp kazanmayacağı değil, onun kendi karakterinin hikayesini de çıkarabileceğimizi düşündüm.
Ayrıca, satranç oyuncuları için bu konu herkes için çok önemli. Hepimiz Paul Morphy, Bobby Fischer gibi isimlerin hikayelerini biliyoruz… Başı ağrıtmadan sinemada bir satranç hikayesi yapmak mümkün mü?
Bu dizide bu tip tarihe çok kez yer veriliyor, kimin bir nevi aklını kaçırdığı hakkında, ancak çok fazla klişeye bulaşmak istemedim. Garry Kasparov ile bunun hakkında çok kez konuştuk ve bunu işlemek istemedim. Genel anlamda bu dehanın kişi üzerinde yarattığı etki ile ilgili. Beth Harmon kendi hikayesinde hem kahraman hem de düşman.
Daha önce çekilen, Lujin Savunması, Şah-Mat ya da Queen of Katwe gibi satranç filmlerinden ne kadar etkilendiniz?
Queen of Katwe‘ye bayıldım. Lujin Savunması‘nın kitabını beğenmiştim. Ancak, satrancı nasıl çekeceğimizi düşünüyordum ve Şah-Mat filmini seyredeken gördüğüm bir şey de tüm satranç oyunlarını göstermek zorunda olmadığınız, oyuncuların yüzlerini gösterebilirsiniz ve sonuç yine iyi olur.
Satranç severler hemencecik bir şeyi kontrol edecekler: satranç tahtası doğru kuruldu mu? Ancak Kasparov ve Pandolfini’yi göz önünde bulundurursak satranç tekniği detaylarına çok dikkat gösterdiniz. Bu sizin için neden bu kadar önemliydi?
Bu benim için son derece önemliydi çünkü herşeyin gerçek olmasını istedim. Kitabın satranç oyuncuları arasında popüler olduğunu biliyordum ve bir satranç oyuncusunun tahtanın sol alt köşesinde beyaz kare görmesini istemedim. Tahta üzerindeki tüm hamleleri takip edebilirsiniz, tahtayı göstermezken bile oyuncular gerçek maçlar yapıyordu. Yani dizide oyuncuların hamle yaptığını gördüğünüzde onlar aslında gerçekten oynuyorlar. Onlar hamleleri yaparken o hamlelerin ne anlama geldiğini biliyorlar. Bu benim için çok önemliydi.
Almanya’daki sette oyunculara oynatken yardımcı olmak için Bruce, Garry ve iki kişi vardı, bu nedenle oyuncuların satranç tahtaları tutarlı olarak olan biteni resmediyor. Bazen gösterilen tahta bir ya da iki kez tam anlamıyla eşleşmeyebilir ancak bunun nedeni sadece düzenleme falan. Çok küçük bir şey belki biraz geride olabilir ancak bunu fazla önemsemiyorum. Önemli olan her satranç oyununun tutarlı olması.
Dizide ünlü tarihi oyunlardan örnekler de yer alıyor mu?
Evet, yer alıyor. Tam olarak şimdi hangileri olduğunu hatırlayamıyorum ancak Bruce Garry’nin oyunlarından birini de kullandı. Garry dizinin sonunda yer alan maçın final oyununu kendisi tasarladı. Bruce da aktörleri çalıştırdı, onlara nasıl oynamaları gerektiğini, satranç saatini nasıl kullanmaları gerektiğini falan öğretti.
Dizi hakkında The New York Times’da bir makale vardı ve o da dizinin satranç yanına odaklanıyordu. Onların Beth’i “düşünen kadınların Rocky’si gibi bir şey” tabiri hakkında ne düşünüyorsunuz?
[Gülüyor.] Belki, evet. Bu ilginç. İnsanların bunun hakkında nasıl düşündüğünü kontrol edemem, sadece insanlar bir şey bulduğu ve eğlendiği için memnunum. Benim için en önemli olan kısım bu. Bunu düşünen kadınların Rocky’si olarak düşünüm düşünmediğimi bilmiyorum ama bu tabiri sevdim!
En başta, altı bölüm çekmek istediniz ancak sonradan yedi bölüme ihtiyacınız olduğunu anladınız. Nedeni sorulunca da şu cevabı verdiniz: “Satranç zaman alıyor.” Bunu biraz açabilir misiniz?
Dizide çok sayıda satranç maçı var ve bunların herbirine hakettiği şeyi vermek istedim. Bu maçların her birinin kendi kişiliği ve önemi ve hikayenin gelişiminde bir yeri var. Hepsinin üst üste yığılmadığından emin olmak istedim… Eğer bir bölümde çok fazla sayıda satranç maçı olursa, bu iyi olmazdı. Çok fazla satranç olurmuş gibi hissettim. Ayrıca, bir satranç maçını veya turnuvayı kaybetmeyi düşündüğümde bu zordu ve çözüm diziyi daha da kısa bölümler yaparak dengelemek gibi göründü. Bunu yaptığımızda herşey çok daha iyi göründü.
Garry’nin diziye katkısı ne oldu ve dizide bununla ilgili ne görebiliriz?
Bu aslında çok iyi bir soru. Teknik detaylara yardım etmekten de öte yaptığı en büyük şey satranç oyuncularının aklının içine girmekti, özellikle Rus satranç oyuncularının aklı. Bana çok sayıda karakter fikri verdi ve hatta üzerinde düşünmem için bir diyalog bile verdi. Bu bağlamda çok büyük bir yardımı oldu.